25 Ağustos 2009 Salı

Sporun Melodisi


Spor ve müzik..Türkiye'de çok da biraraya gelmeyen bir ikili..Servet'in türküleri ile Ümit Davala'nın rap albümü var hafızamda içiçe geçen bu iki dünyadan..


Rijkaard'ın Galatasaray'ın başına geçmesiyle bu konu tekrar ısındı. Rijkaard rock seviyor, hatta grunge. Nirvanacı, Pearl Jam'ci..Çalıştırdığı takımlara da belli bir müzik kültürü aşılamaya, en azından müziği soyunma odasına sokmaya uğraşıyor. Kazanan takıma Smells Like Teen Spirit , kaybedene Radiohead. Müzik ruhun gıdasıdır tabii de, maçtan sonra Sabri'yi de müzikle beslenirken hayal edemedim bi, hele de rock müzik ezgileriyle..Amaç, müziğin maçın gerginliğini, ekstra psikolojik yükünü almasıysa vücuttan, bizim futbolcuların vücudunda hayat bulması zor bu düşüncenin. Ateşliyiz biz halk olarak, heyecanımızla varız ,onu açığa çıkarabildiğimiz zaman başarılıyız.

Bir de, takımlarla özdeşleşen sanatçılar var. Bizde Fenerbahçe'nin Athena'sı, Kıraç'ı, Beşiktaş'ın Mustafa Sandal'ı, Serdar Ortaç'ı var; Galatasaray'ınsa Kenan Doğulu'su..

Global taraftar sanatçılar da var tabii; Oasis mesela; sağlam bir Manchester City taraftarı Noel ve Liam Gallagher kardeşler. Her fırsatta City maçlarına giden ikili, aynı zamanda demeçlerinde de Manchester United'ı hedef alan açıklamalar yapıyorlar. City taraftarları da Oasis şarkılarından tezahürehatlar yapıyor , onların şarkılarını dinliyor , albümlerini alıyor.


Aslında sanatçı tarafından bakınca da hassas bir denge var. Bir takımın sempatizanı olmak ve bunu açıkça ilan etmek, o takımın taraftarlarını kendi tarafına çeker ama bir yandan da rakip takımın taraftarlarını da senden uzaklaştırır. Galatasaraylılar Athena'yı bağrına basmaz mesela, ama Fenerliler müziğini sevmese de sempati duyabilir..

Müzik-spor ilişkisinin önemli ayaklarından biri takımlar için yapılmış ve özdeşleşen şarkılar..Tabii ki, Liverpool taraftarının dilinden tüm dünyanın öğrendiği "You'll never Walk Alone " (Asla Yalnız Yürümeyeceksin) bu konuda en önde gelir. İstanbul'daki efsanevi finalden sonra Olimpiyat Stadı'nı dolduran 40.000 Liverpool taraftarının ağzından da bu marş dökülüyordu. Bir de Queen'in "We are the Champions" 'ı..Ulusal, mahalli, yerel hangi kupa varsa kazanıldığı anda stadın hoperlörlerinden bu şarkı çalar. Atkılar çıkar , bayraklar dalgalanır..Kopenhag geldi bir an aklıma, Popescu'nun penaltısından hemen sonra gözyaşıyla karışık, kısılmış sesimin son damlasıyla haykırıyordum..İşte müzik sporun bu kadar içinde..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder