13 Ocak 2009 Salı

Winner !




Abdi İpekçi ilk inşa edildiği günlerden , Efes Pilsen Avrupa'daki yürüyüşüne başladığı ilk günlerden , Koraç Kupası'nın daha gencecikken allerinde yükselmesinden , Tamer Oyguç'tan hemen sonrasından , Mirsad ile birlikte potaları sarsmaya başlamalarından , kardeşi Faruk Beşok'un üçlüklerinden , sıska fiziklerinden , güzel denemeyecek yüzünden hatırlıyorum Hüseyin'i..
2001 yılında Milli formayla İstanbul'da Avrupa Basket Şampiyonası finali oynayan Hüseyin , bundan sonra gurbet yollarına düşüyordu. Her sezon başı şüpheyle baktığım transferlere imza atıp yeni bir ülkenin yeni bir ligin yolunu tutuyordu.

İlk durak yıldız fabrikası Maccabi Tel Aviv'di. Maddi açıdan oldukça tatmin edici bu süreçte yabancı sınırlamasına takıldı Hüseyin. O bench'te otururken , kariyeri kupalarla dolmaya devam ediyordu. 2 İsrail lig , 2 İsrail Kupa Şampiyonluğu , 1 Euroleague final four'u..
2003-2004'te Hırvatistan'daydı Hüseyin ama Adriyatik'te tatilin ötesine geçmiyordu bu sezon..Hiç oynamadı..Şüpheler başlamıştı , Hüseyin'in kariyeri erken mi tükeniyordu??

2004-2005'te rota bu kez Fransa'ydı. Erman Kunter'in çalıştırdığı Asvel'de tekrar hayata döndü Hüseyin. Fransa'da basketbolla ilgili elde edilecek tüm b,reysel ve takımsal başarılara ulaştı. Final oynadı , All - Star oldu , kupayı aldı..E sezon sonunda da Fransa Ligi'nin önemli transferlerinden biri olarak Le Mans'ın yolunu tuutu. Türkiye ve İsrail'den sonra Fransa Lig Şampiyonluğu'nu da yaşadı. Apoletler artıyordu..

2006-2007 sezonunda kimilerinin "kariyeri bitti , artık paraya gitmiştir" dediği bir transfer daha yaptı ve Polonya'nın Euroleague temsilcisi Prokom Trefil'e imza attı. Cebine iki yıl için 1.4 milyon $ girmişti ve basketbolun emekçisi için emeklerinin küçük bir karşılığıydı bu para..Orada da durmadı , Polonya Şampiyonu oldu , Euroleague'de harika maçlar çıkardı ve 8 sene önce başladığı Avrupa macerasından gururlu bir biçimde yepyeni rütbeler ve dev bir tecrübe ile ülkesine dönmeye karar vermişti.

Ama geçtiğimiz 2 yıl gösterdi ki , bu dönüş, "basketbolumun son demlerini ülkemde rahat rahat geçireyim" dönüşü değildi. Geçtiğimiz yıl Galatasaray'ın ilk devreki inanılmaz çıkışının ve Uleb Cup'ta Final Four'a giden yolun hırsı , oyun zekası ve yeteneğiyle mimarıydı. Bu sezon başında Zizic , Milojevic gibi kendi bölgesine transfer edilen yıldızların gelişiyle bir ara "tukaka" oldu Hüseyin yine. Sonra, Zizic gitti ,Zizic geldi , Milojevic sakatlandı , iyileşmedi , açıklarını kapatmak, takımı ayakta tutmak yine Hüseyin'e düştü..

Oynamak istiyor dev adam , double double'a doymuyor son iki aydır. Çok önemli bir periyodu geçen Galatasaray Cafe Crown'un son 7 lig maçında 6 kez , son 3 Avrupa Kupası maçının da tamamında double double yaptı. Hem de 20 küsur sayılar ve 13 - 14 ribauntlarla. Fenerbahçe derbisinde yine topu kendisini 3 yıldır çoluk çocuğa tercih eden Tanjevic'in kafasına gözüne vurdu..

Yeni okudum , Galatasaray'la şampiyonluk yaşamadan bırakmam diyor...

O zaman " Sahne Senin Hüseyin"..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder